ÖLÜM DİYE BİRŞEY YOKTUR, YAŞAM YALNIZCA BİR RÜYADIR VE BİZ KENDİMİZİN HAYALİYİZ..

REALİTE OLARAK BİLDİĞİNİZ VAR DEĞİL

Kuantum Keşif
(çevirisi)

Çeviri: Esin Tezer


Başlangıçta hiçbirşeydi. Her nasılsa, bu hiçbirşeyden herşey geldi. Bundan da beyaz kuantum? Hiçbirşey… Madde, enerji, uzay, zaman, bilinç, zihin ve ahlakçılar? geldi. Beynin maddesi kadar bilinçli olmayan birşey, deneyim gibi maddesel olmayan birşeyi nasıl meydana getirebilir?

Bilinçli bir kuantum fizikçisinin gözlerinde korkuyu görmek isterseniz, ona sadece ‘’Ölçüm Problemi’’ kelimelerinden bahsedin. Ölçüm Problemi şudur: Eğer ölçerseniz, bir atom yalnızca belirli bir yerde gözükür. Başka bir deyişle, bir atom bilinçli bir gözlemci ona bakmaya karar verene kadar heryerdedir. Böylece, ‘’Ölçüm’’ veya gözlem hareketi tüm evreni meydana getirir. Yalnızca bilinçli varlıklar gözlemci olabilirler,
öyleyse biz realitenin tam varlığına derinlemesine bağlıyız, bu olmadan gerçekte kati olmayan hiçbirşey,
bu genişleyen Olanaklar’ın Süperpozisyon’u olurdu.

Milyonlarca ve milyonlarca küçük kütleli enerji ve ışık, fotonlar ve elektronlar. Onlar bu İzafiyet ve Kuantum Mekanik’e göre hiç varolmayan, hayali, üç boyutlu, sağlam dünyayı meydana getiriyorlar. Ne zaman parçacıklara bakmaya çalışırsak, belirli bir düzeyin ötesinde, gözlemin tam hareketi onları değiştirir…

Buna ilaveten, kendi başına olan parçacıklara daha çok baktıkça, elektron gibi birşey olmadığının daha fazla farkına varırsınız. Bir elektron veya herhangi bir temel parçacık, diğer parçacıklar veya evrenin tümünde
olduğu gibi, yalnızca diğer şeylerle ilişki halinde olduğunda varolur. Bu da, maddenin doğasına yeterince derinlemesine daldığınızda, hergünkü dünyada bildiğiniz herşeyin çözüldüğü manasına gelir.

Artık objeler yoktur, sadece ilişkiler vardır. Artık Lokalite yoktur, zaman yoktur. Sağlam madde olarak düşündüğümüz birşeye detaylı ne kadar fazla bakarsanız, o, o kadar az sağlamdır ve gözükmeye başlar… Bildiğimiz tek realiteler beynimizin ürettikleridir. Bir beyin herbir dakika milyonlarca sinyali alır.
Ve biz onları dışarıda kendimiz tasarımladığımız ve realite olarak adlandırdığımız hologramlara düzenleriz. Beynin korteksi, eğer o da bir hologramsa, bir ila üç boyutlu hologramsa, eğer iki boyutlu hologramlar,
üç boyutlu imajları yeniden kuruyorlarsa, öyleyse, ergo, o şöyle devam ediyor, üç boyutlu hologramlar
dört boyutlu kanıtı yeniden kuruyorlar.

Bir hologram, bir mecazdır. O, N boyutlarını ve bilgisini nasıl aldığınız ve onları ‘’N’’ eksi bir boyuta nasıl getirdiğinizdir. O, bulduğumuz paradokslara nasıl bir atlayışı yaptırmanın bağlama yoludur.
Realiteyi tanımlamak için kullandığımız kelimeler kavramsal delikler kafamızın içindeki fenomenlerdir,
onlar orada değildirler. Ve çoğu zaman bu bir filozofik tartışmadır.

Kuantum Fizik’e girdiğiniz zaman – Bohm’un Holografik düşünceyle gelmesinin nedenlerinden bir tanesi
de buydu- o, gerçek etkilerle başlar, bunlardan bir tanesi, kesin olan elektronlar gibi iki atomaltı
parçacıklarını eğer alırsanız, bir tanesine yapıyoruz, birbirlerinden ne kadar uzakta olursa olsunlar
onun bir diğerini her zaman etkileyeceğinin keşfedilmesidir.

Pekâlâ, bu nasıl olur? Fakat bu bize madde bir kez katıldığında fiziksel olarak ayrılmış olsa bile, enerjinin hâlâ orada olduğunu, onun bağladığını söylemektedir. Ve bu bana neden onun önemli olduğudur, eğer yeteri kadar zaman geri gidersek, genişleyen tüm evrenin bütün parçacıkları ve maddeleri hep beraber bir bezelyenin büyüklüğü kadar olan tek bir parçacığın içerisine girdi.

Bugün bilimin bize söylediği ve bilgisayar modellerinin iddia ettiği budur. Ki, eğer bugün evrenin içine gidebilseydiniz ve maddenin bütün parçacıklarını alabilseydiniz ve arasındaki tüm uzayı alabilseydiniz ve hepsini biraraya getirebilseydiniz ve tek bir bezelyenin büyüklüğüne sıkıştırabilseydiniz, siz ve ben ve dinleyicilerimizin herbiri, bir zamanlar biz bugün tüm evreni yaratan o aynı parçacığın parçasıydık ve o parçacıklar şimdi genişleyen ve ayrı olsalar bile, araştırmalar öyle olduklarını gösteriyor,
biz hepimiz hâlâ enerjik olarak bağlıyız.

Öyleyse, bir atom ve onun elektronu evreniçresel objelerdir ve o evreniçresel obje, Kuantum Mekanik’in tarif ettiğidir. Şimdi, Kuantum Teori tarafından tarif edilen Realite’nin Paralel Evren görünümü, bütün büyüklüklerdeki objelere uygulamalıdır, insanlara, yıldızlara, galaksilere, herşeye. Ve bu da bizim onu neden sadece
‘’Paralel Elektronlar Teorisi’’ değil de, ‘’Paralel Evren Teorisi’’ olarak adlandırmamızdır.
Çünkü sonuçta bizler de atomlardan meydana geldik.

Biz… ve, ve, bu doğru. Ve atomların farklı evrenlerde birden fazla yerde varolduğunu söyleyen aynı teori,
bizlerin de farklı evrenlerde bir yerden daha fazlasında ve bir zihin halinden daha fazlasında ve bunun gibi… varolduğumuzu söylemektedir.
Ve bu da kelimelere döküldüğünde şu manaya gelmektedir, elektronlar arasında ayrılık yoktur.
Daha da fazlası, İNSANLAR ARASINDA DA AYRILIK YOKTUR. HERŞEY BİRBİRİYLE BAĞLANTILIDIR.

Ve en büyük sır da, bana göre, bireyselliğin bir illüzyon olduğudur. İllüzyon, zihinlerimizin nasıl algıladığından gelir. Benim illüzyonum benim zihnimden gelir, sizin illüzyonunuz sizin zihninizden gelir.
Burada konuştuğumuz büyük şey, ‘’kişi’’ diye, bu ‘’şahıs’’, varoluş, ‘’BEN’’ diye adlandırdığımız
bu şeyi yeni bir düşünme yoludur.

Bununla ne demek istediğimizi değiştirmeye başladığımızda, hakkında konuştuğum sonsuz alanı görmeye
ve dokunmaya başlayabiliriz. ‘’Sonsuzluklar’’ varlığınızın sınırının parçasıdır, bu da, bu perspektiften
bakıldığında, herşey sonsuzluğa bölünebilmesidir.

Kimyasal enerjinin nükleer güçten neden milyon defa daha güçlü olduğunu hiç merak ettiyseniz,
bu çünkü kimyasal enerjinin bir moleküldeki atomların manipülasyonundan çözülmesidir, nükleer enerji bir nükleus’taki nükleon’ların manipülasyonundan çözülür. Süper Birleşik Ölçü’nün bin milyon, milyon, milyon defa daha küçüğü onun dinamizminde virtüel (sanal) olarak sonsuzdur.

Eğer sonsuzu arıyorsanız, sonsuzu arayıp bulmak için hangi araçlara sahip olmalısınız? Bu sanki aya kağnı arabasıyla gitmeyi istemek gibidir. Öyle değil mi? Bu insanlığın kötü durumu gibidir, limitli bir algılamayla,
ötede olanı yakalamaya çalışıyorlar. Öyleyse, biz o mükemmel realiteyi algılamaya çalışıyoruz ve herhangi
tür bir metod için araştırıyoruz, örneğin yeni teknoloji, atomik güç, fakat ne kadar araştırırsak araştıralım,
bu mekanizmaları kullanarak mükemmel realiteyi algılayamayız.

Realitenin mükemmel düzeyi temel olarak boştur ve bu bilimsel metodları kullanarak gözlemlenebilir değildir. Bilim algılamaya dayanan girişimle alakalıdır, herşeyden önce bilgi kazanmayla değil, bilgi görünür fakat bilgi bir yan üründür ve benim anlayışıma göre, daha az uyumlu birşeyle bağlantıya uyumlu bir şekilde girebildiğiniz şey, sizin anlayışınızın doğru olduğunu gösterir, böylece doğru ve yanlış arasında veya hayali arasında ayırım yapmalıyız.

Şimdiki görüntünüz bizim ‘’rezidüel (artan) kişi imajı’’ olarak adlandırdığımızdır. O, sizin dijital kişiliğinizin zihinsel projeksiyonudur. Bu…bu gerçek mi? Ne gerçek? ‘’Gerçeği’’ nasıl tanımlarsınız?
Nasıl dokunabildiğiniz, nasıl koklayabildiğiniz, nasıl tad alabildiğiniz ve görebildiğiniz hakkında eğer konuşuyorsanız, öyleyse gerçek, sadece beyniniz tarafından yorumlanan elektriksel sinyallerdir.

Beyinlerimiz bilgiyi içeri alır ve bazen ona biçim verir. Bu, resmin ‘’orada’’ olması değildir, bu veriyi inanç sistemlerimize ve de bilinçli olmayan inanç sistemlerimize göre almamızdır. Bizim bildiğimiz ışığın göz aracılığıyla gelmesi, retinanın arkasına çarpması, beynin arkasına nöral lifleri seyahat ettiren elektrokimyasal impalsları tetiklemesi, beynin bunu çok akıllıca bir şekilde, saniyenin onda biri kadarda bunların hepsini biraraya koyması ve ‘’bu, oradakine benziyor’’ demesidir.

Pekâlâ, siz kendi ‘’realite tünelinizi’’ yaratıyorsunuz, bu, sizin realiteyi yarattığınız manasına gelmiyor.
‘’La verdad’’ın olduğu realiteden, sonsuz enerji değişiminden, realite tünelinizi yaratıyorsunuz
ve pekçok insan bundan habersiz.

Tüm madde enerjinin yavaş bir titreşime sıkıştırılmışıdır ki, hepimiz kendini öznesel olarak
deneyimleyen bir bilinciz ve ;
ÖLÜM DİYE BİRŞEY YOKTUR, YAŞAM YALNIZCA BİR RÜYADIR VE BİZ KENDİMİZİN HAYALİYİZ.

About stephenpoem

a'UUdhu billaahi minash shayTaanir rajiim bismillaahir raHmaanir raHiym Lâ melcee min'ellâhi illâ ileyh
Bu yazı Genel içinde yayınlandı. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Yorum bırakın